MAKALE - ÖĞRETMEN GÖZÜYLE YURTDIŞINDA EĞİTİM
Eğitimin önemi konu olduğunda bu
önemi vurgulamak için, en uygun kelimelerle akılda kalıcı
cümleler kurarak, en etkili anlatımı yapmak için
birbirimizle yarışırız. Ben de bu gün Avusturya’da
görev yapan bir Türk Öğretmen olarak, yeterliliğim
ölçüsünde sizlere mesleğimizin ve eğitimin yurt
dışındaki durumunu aktarmaya çalışacağım.
Anavatanımızdan uzakta, coğrafyası, iklimi, bitki örtüsü, ekonomosi, kültürü ve dili çok farklı bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle bizim pozisyonumuz yurdumuzdaki meslektaşlarımızdan oldukça farklı. Bu farklılık bize eğitim sistemi oturmuş, olanakları geniş, hakettiği önemi ve değeri kazanmış bir eğitim ortamında çalışma olanağı sunuyor. Bu olanakları sonuna kadar kullanıp burada yaşayan insanlarımıza, mümkün olan en üst düzeyde eğitim vermemiz gerektiğinin bilincindeyiz.
Ancak ben konunun öneminin çarpıcı bir şekilde anlaşılması açısından yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın durumuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir ülkenin, ülke dışında yasayan insanları, o ülkenin dünyadaki derinliğidir. Bu derinlik, eğer doğru şekilde değerlendirilirse, uluslararası ilişkilerde ülkelerin önemli bir gücü, bir kozudur. Bazı ülkelerin, bu gücü ne kadar ustaca kullandıkları da hemen hemen herkesin çok iyi bildiği bir durumdur. Ancak bu gücün işe yarayabilmesi için, doğru yönde ve planlı eğitim şarttır. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, eğitim bu işin olmazsa olmazıdır. Yurt dışında yaşayan insanların, bulundukları ülkelererde eğitimlerine yeterince önem verilmemesi ve eğitilememeleri durumunda, ait oldukları ülkenin gücü olmaktan çıkıp, sorunu olacağı da açıktır.
Ayrıca bu insanların, bir yandan yaşadıkları ülkede günlük ve mesleki işlerini aksatmadan, o ülkenin toplumsal yaşamına katılmalarını sağlayacak derecede yaşadıkları ülkenin eğitimini alırken, diğer taraftan ait oldukları ülkenin sosyal, kültürel ve tarihi değerlerini de öğrenmeleri elzemdir. Burada birey, yaşadığı toplum ile ait olduğu toplum arasında denge kurmayı ancak bu şekilde başarabilme şansına sahip olabilir. Aksi durumda, iki toplum arasında kalıp büyük sıkıntılar yaşaması kaçınılmazdır.
Bu önemli tespitleri, hepinizin bildiğinden hiç kuşkum yok. Ama işin asıl zor olanı, bu tespitlerden sonra başlar. Çizdiğimiz bu çercevede eğitim vermek hiç de kolay değildir.Bu eğitimde doğal olarak en büyük sorumluluk, oradaki eğitimle görevlendirilmiş öğretmenlere düşer. Ancak bütün yükümlülüğü öğretmene bırakmak da, kanımca kolaycılıktır ve haksızlık olur. Burada, resmi makamlarımıza ve sivil toplum örgütlerine de önemli sorumluluklar düşmektedir. Konunun önemi ve boyutu gözönüne alındığında, bu işbirliğinin ne kadar kaçınılmaz olduğu ortadadır.
Bu bağlamda, insanlarımızın eiğitimi, resmi makamlarımızca yakından izlenmeli ve yaşanılan ülkenin makamları ile, eğitimin niteliği ve varsa sorunları ayrıntılı olarak ele alınmalı, çözüm yolları üzerinde çalışılmalıdır. Hiç kuşkusuz, bu çalışmalar eğer gereği gibi yapılırsa, iki toplum arasında yakınlaşmaya da vesile olacaktır. Sivil toplum örgütlerimiz de, eğitim ve kültür çalışmalarında daha aktif olmalı. Ancak bu çalışmalar ülkemiz, cumhuriyetimiz ve toplum değerlerimiz ile örtüşmelidir. Ülke ve dünya gündemi yakından izlenmeli, gerektiğinde eğitim programları, yöntemleri ve araç gereçleri güncellenmelidir. Bilim ve teknolojinin başdöndürücü bir hızla geliştiği günümüzde, yenilikleri eğitime aktaramamak, uzun vadede toplumu yeniliklerden mahrum bırakmak anlamına gelir ki bunun sorumluluğu çok ağırdır.
Bu anlamda yine en büyük görev bizlere, yani öğretmenlere düşmektedir. Ancak ben bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonar da Avusturya’da çalısmakta olan bütün meslektaşlarımın, eğitim adına verbileceklerini esirgemeyeceklerinden eminim. Bizler, şimdiye kadar olduğu gibi, anavatanımızı yakından izlemeyi sürdürerek, yaşadığımız coğrafyada, ülkemizin gücü ve sesi olmaya, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve bize kutsal emaneti olan cumhuriyetimizi gururla, bizden sonraki kuşaklara anlatmaya devam edeceğiz. Güzel yurdumuzun, emsalsiz ve engin kültürünü yerli yabancı, bütün insanlara tanıtmaya devam edeceğiz. Genç kuşakların, iki toplum arasında kaybolmasına izin vermemek için, mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Ne kadar büyük zorluklarla karşılaşsak da, bu zorlukları toplumumuzla işbirliği içinde aşmanın yollarını arayıp bulacağız. Öğretmen duyarlılığı ve yaratıcılığı ile toplumumuzu yüceltmenin arayışından asla vazgeçmeyeceğiz. Zaten öğretmenliği kutsal kılan da bu değil midir?
Şakir Güler
Anavatanımızdan uzakta, coğrafyası, iklimi, bitki örtüsü, ekonomosi, kültürü ve dili çok farklı bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle bizim pozisyonumuz yurdumuzdaki meslektaşlarımızdan oldukça farklı. Bu farklılık bize eğitim sistemi oturmuş, olanakları geniş, hakettiği önemi ve değeri kazanmış bir eğitim ortamında çalışma olanağı sunuyor. Bu olanakları sonuna kadar kullanıp burada yaşayan insanlarımıza, mümkün olan en üst düzeyde eğitim vermemiz gerektiğinin bilincindeyiz.
Ancak ben konunun öneminin çarpıcı bir şekilde anlaşılması açısından yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın durumuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir ülkenin, ülke dışında yasayan insanları, o ülkenin dünyadaki derinliğidir. Bu derinlik, eğer doğru şekilde değerlendirilirse, uluslararası ilişkilerde ülkelerin önemli bir gücü, bir kozudur. Bazı ülkelerin, bu gücü ne kadar ustaca kullandıkları da hemen hemen herkesin çok iyi bildiği bir durumdur. Ancak bu gücün işe yarayabilmesi için, doğru yönde ve planlı eğitim şarttır. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, eğitim bu işin olmazsa olmazıdır. Yurt dışında yaşayan insanların, bulundukları ülkelererde eğitimlerine yeterince önem verilmemesi ve eğitilememeleri durumunda, ait oldukları ülkenin gücü olmaktan çıkıp, sorunu olacağı da açıktır.
Ayrıca bu insanların, bir yandan yaşadıkları ülkede günlük ve mesleki işlerini aksatmadan, o ülkenin toplumsal yaşamına katılmalarını sağlayacak derecede yaşadıkları ülkenin eğitimini alırken, diğer taraftan ait oldukları ülkenin sosyal, kültürel ve tarihi değerlerini de öğrenmeleri elzemdir. Burada birey, yaşadığı toplum ile ait olduğu toplum arasında denge kurmayı ancak bu şekilde başarabilme şansına sahip olabilir. Aksi durumda, iki toplum arasında kalıp büyük sıkıntılar yaşaması kaçınılmazdır.
Bu önemli tespitleri, hepinizin bildiğinden hiç kuşkum yok. Ama işin asıl zor olanı, bu tespitlerden sonra başlar. Çizdiğimiz bu çercevede eğitim vermek hiç de kolay değildir.Bu eğitimde doğal olarak en büyük sorumluluk, oradaki eğitimle görevlendirilmiş öğretmenlere düşer. Ancak bütün yükümlülüğü öğretmene bırakmak da, kanımca kolaycılıktır ve haksızlık olur. Burada, resmi makamlarımıza ve sivil toplum örgütlerine de önemli sorumluluklar düşmektedir. Konunun önemi ve boyutu gözönüne alındığında, bu işbirliğinin ne kadar kaçınılmaz olduğu ortadadır.
Bu bağlamda, insanlarımızın eiğitimi, resmi makamlarımızca yakından izlenmeli ve yaşanılan ülkenin makamları ile, eğitimin niteliği ve varsa sorunları ayrıntılı olarak ele alınmalı, çözüm yolları üzerinde çalışılmalıdır. Hiç kuşkusuz, bu çalışmalar eğer gereği gibi yapılırsa, iki toplum arasında yakınlaşmaya da vesile olacaktır. Sivil toplum örgütlerimiz de, eğitim ve kültür çalışmalarında daha aktif olmalı. Ancak bu çalışmalar ülkemiz, cumhuriyetimiz ve toplum değerlerimiz ile örtüşmelidir. Ülke ve dünya gündemi yakından izlenmeli, gerektiğinde eğitim programları, yöntemleri ve araç gereçleri güncellenmelidir. Bilim ve teknolojinin başdöndürücü bir hızla geliştiği günümüzde, yenilikleri eğitime aktaramamak, uzun vadede toplumu yeniliklerden mahrum bırakmak anlamına gelir ki bunun sorumluluğu çok ağırdır.
Bu anlamda yine en büyük görev bizlere, yani öğretmenlere düşmektedir. Ancak ben bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonar da Avusturya’da çalısmakta olan bütün meslektaşlarımın, eğitim adına verbileceklerini esirgemeyeceklerinden eminim. Bizler, şimdiye kadar olduğu gibi, anavatanımızı yakından izlemeyi sürdürerek, yaşadığımız coğrafyada, ülkemizin gücü ve sesi olmaya, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve bize kutsal emaneti olan cumhuriyetimizi gururla, bizden sonraki kuşaklara anlatmaya devam edeceğiz. Güzel yurdumuzun, emsalsiz ve engin kültürünü yerli yabancı, bütün insanlara tanıtmaya devam edeceğiz. Genç kuşakların, iki toplum arasında kaybolmasına izin vermemek için, mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Ne kadar büyük zorluklarla karşılaşsak da, bu zorlukları toplumumuzla işbirliği içinde aşmanın yollarını arayıp bulacağız. Öğretmen duyarlılığı ve yaratıcılığı ile toplumumuzu yüceltmenin arayışından asla vazgeçmeyeceğiz. Zaten öğretmenliği kutsal kılan da bu değil midir?
Şakir Güler